Eğitim Sen Bolu Şube Başkanı Dilek Çakman, 2023-2024 eğitim öğretim yılının ilk dönemini değerlendirerek; eğitime erişimde eşitsizlik, ÇEDES Projesi, öğrencilerin beslenme sorunu, eğitim harcamaları ve eğitimde acil çözüm bekleyen sorunların olduğuna dikkat çekerek tek tek sıraladı.
Eğitim Sen Bolu Şubesi Yürütme Kurulu adına Şube Başkanı Dilek Çakman, 2023-2024 yılı I. Yarıyıl Değerlendirme Raporu'na ilişkin basın açıklamasında bulundu.
Eğitimde yaşanan sorunların her geçen yıl katlanarak arttığının altını çizen Çakman; “Sorunlarla başlayan 2023/24 eğitim-öğretim yılının ilk yarısı 19 Ocak itibariyle sona erdi ve iki haftalık yarıyıl tatili başladı. Eğitimde yaşanan sorunlar her geçen yıl katlanarak artmakta, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) ise bütün enerjisini eğitimi dinselleştirmeye ve piyasalaştırmaya harcamaktadır. Mecliste 2024 MEB bütçesi görüşmeleri sırasında Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “tarikat ve cemaatlerle protokol yapmaya devam edeceğiz” sözleri yıllardır eğitim sisteminde yaşanan “dinselleşme” uygulamalarının bakanlık politikası olduğunun itirafı olmuştur. 2023/24 eğitim öğretim yılının ilk yarısı bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizliklerin derinleştiği, çocukların eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanamadığı bir dönem olmuştur.” diye konuştu.
“DEPREMİN EĞİTİM ÖĞRETİMDE MEYDANA GETİRDİĞİ SORUNLAR AŞILAMAMIŞTIR”
6 Şubat’ta yaşanan deprem nedeniyle bölgede fiziki şartlardan kaynaklı eksikliklerin giderilmediğini ifade eden Çakman, eğitim harcamaları noktasında velilerin sırtına yük bindiğini söyledi. Çakman; “6 Şubat depremlerinde yıkılmayan, az hasarlı olan ve Nisan ayında açılan okullarda, eylülde başlanan tadilat nedeniyle eğitim öğretim aksamış çok sayıda öğrenci bu durumdan olumsuz etkilenmiştir. Okulların fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri giderilmemiş, kalabalık sınıflar, ikili öğretim ve taşımalı eğitimden kaynaklı sorunlara çözüm üretilmemiştir.
“EĞİTİM HARCAMALARININ YÜKÜ VELİLERİN SIRTINA YIKILMIŞTIR”
Devletin eğitim harcamalarına yaptığı katkı yıllar içinde istikrarlı bir şekilde azalırken, halkın cebinden yaptığı eğitim harcamalarının payı istikrarlı biçimde artmaya devam etmektedir. Kamu kaynaklarının devlet okulları için kullanılması yerine özel okullara teşvik adı altında aktarılması, eğitimde yaşanan eşitsizlikleri ve okullar arasındaki nitelik farklarını daha da derinleştiren bir işlev görmektedir.” dedi.
“ÖĞRENCİLERİN BESLENME SORUNU ÇÖZÜM BEKLEMEKTEDİR”
Çok sayıda öğrencinin okula kahvaltı yapmadan gittiğine işaret eden Çakman; “Alım gücünün giderek düşmesi ve yoksullaşmanın artması nedeniyle 2023/’24 eğitim öğretim yılının ilk yarısında öne çıkan sorunlardan birisi öğrencilerin beslenme sorununa ilişkin olmuştur. Türkiye’de çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Eğitim Sen olarak talebimiz okullarda en az bir öğün ücretsiz yemek uygulamasının hayata geçirilmesi için gerekli adımların bir an önce atılmasıdır” şeklinde konuştu.
“KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASI EĞİTİMİ OLUMSUZ ETKİLEMEKTEDİR”
Eğitim alanında çözüm bekleyen kalıcı yaz saati uygulamasında çözüm beklediğine işaret eden Dilek Çakman; “Eğitim Sen olarak kısa ve soğuk kış günlerinde öğrencilerin karanlığa mahkûm olmamaları için sabit yaz saati uygulaması inadından vaz geçilerek yaz saati-kış saati uygulamasına geri dönülmesini talep ediyoruz” diye konuştu.
“MESEM’LER ÖĞRENCİLERİMİZİN CAN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDİYOR”
Dilek Çakman, Eylül ayından bugüne kadar 7 çocuğun MESEM kapsamında çalışırken hayatını kaybettiğini hatırlatarak; “Çocukların ucuz iş gücü şeklinde kullanılarak kamu kaynaklarının sermayedarlara aktarılmasının bir yolu şeklinde tasarlanan MESEM’ler uygulamanın başladığı günden bu yana çocukları çarklarında öğüten bir sistem haline gelmiştir. Meslek lisesi öğrencilerinin staj uygulamalarının işverenin insafına bırakıldığı uygulamaların yarattığı en büyük sorunsa can kayıpları, kazalar ve meslek hastalıklarıdır. Eylül ayından bugüne kadar 7 çocuk MESEM kapsamında çalışırken yaşamını yitirmiştir. Çocuk işçiliğinin devlet eliyle meşrulaştırılması anlamı taşıyan bu uygulamadan derhal vazgeçilmelidir.” ifadelerini kullandı.
“ÇEDES PROJESİ LAİK EĞİTİM VE LAİK YAŞAMA YÖNELİK AÇIK BİR TEHDİTTİR!”
ÇEDES protokolünün okullarda laik eğitime karşı tehdit oluşturduğuna dikkat çeken Çakman; “Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokullar ve imam hatip okulları, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı il/ilçe spor müdürlükleri/gençlik merkezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Gençlik Merkezleri iş birliğinde yürütülmekte olan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES Projesi) laik eğitim anlayışına açıktan meydan okuma anlamına gelmektedir. Proje kapsamında 'manevi danışman' olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kuran kursu hocaları, MEB’e bağlı okul öncesi, ilkokul ve ortaokullarda öğrencilere 'değerler eğitimi' vermeye başlamıştır.
Okullarda pedagojik yeterliliği bulunmayan kişilerin ders saatinde veya teneffüslerde konferans, spor, sosyal etkinlikler düzenleyerek öğrencilere ‘manevi danışmanlık” yapması kabul edilemez.
Okullarda mesai saatlerinin ve okul ders planlarının cuma namazı saatlerine göre düzenlenmek istenmesi, öğretmenlere yönelik tek tip kıyafet dayatması, okullarda dini faaliyetlerin eğitimin önüne geçmesi ve karma eğitim ilkesinin ihlal edilmesi gibi girişimler eğitim sistemini dini kurallara göre biçimlendirme uygulamalarından sadece birkaçıdır.” şeklinde konuştu.
“ÖĞRETMENLER AYRIŞTIRILMAYA DEVAM EDİLİYOR”
Çakman, öğretmenlik meslek kanunu ile aykırı adımlar atıldığını belirterek; “Öğretmen açıkları, mülakata ve arşiv araştırmasına dayalı sözleşmeli öğretmenlik ve ücretli öğretmenlik uygulaması sürmektedir. Öğretmenlik Meslek Kanunu ile “eşit işe eşit ücret” uygulamasına aykırı adımlar atılmış, aynı işi yapan öğretmenler kariyer basamakları üzerinden faklı ücretlendirilerek ayrıştırılmıştır. Bugüne kadar KPSS’ye giren her 100 öğretmenden 85’inin ataması yapılmamıştır.
Eğitim sisteminde yaşanan sorunların ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız olmadığı açıktır. Eğitim Sen, her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin ve laikliğin değil, milliyetçiliğin, ayrımcılığın ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelesini kesintisiz sürdürmeye kararlıdır.” İfadeleri ile sözlerini noktaladı.