Eğitim Sen Şube Başkanı Dilek Çakman ve sendikaya bağlı üyeler Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yeni müfredatı 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni eleştirerek Milli Eğitim Müdürlüğü önünden ses yükseltti.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB),eğitim müfredatına ilişkin yeni değişiklikleri taslak halinde geçtiğimiz Cuma günü yayınladı. Kamuoyunda ders kitaplarındaki müfredat değişiklikleri bir haftadır tartışma konusu haline geldi.

Eğitim Sen Şube Başkanı Dilek Çakman ve sendika üyeleri bir araya gelerek; “Müfredat değişiklikleri tüm toplumu ilgilendiren düzenlemelerdir. Müfredat değişikliklerinin bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak belirlenmesi gerekir. Ancak MEB’in yapmaya çalıştığı tek şey, ülkenin bugünü ve geleceğini yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuda ‘yangından mal kaçırır gibi’ hareket etmesi olmuştur.

Eğitim sistemi açısından öğrencilere verilecek bilgiyi belirlemek siyasal bir nitelik taşımaktadır ve bugün eğitim müfredatında yapılmak istenen değişiklikleri ve içeriği tartışılan ders kitaplarını iktidarın eğitimdeki siyasal-ideolojik hedeflerinden ayrı ya da bağımsız değerlendirmemiz mümkün değildir” şeklinde konuştu.

“TÜM EŞİTSİZLİKLERİN ÜZERİNİ ÖRTMEK İÇİN KULLANILMAKTADIR”

ULAŞIM ZAMLARINA KARŞI SES YÜKSELTTİLER ULAŞIM ZAMLARINA KARŞI SES YÜKSELTTİLER

Müfredat değişikliklerinde laik ve bilimsel eğitimin geri plana itildiğini ve bütün ders kitaplarında ‘milli ve manevi değerler’in merkeze alındığı ifade den Çakman; “Milli ve Manevi değerler vurgusu yaratılan tüm eşitsizliklerin üzerini örtmek için kullanılmaktadır. MEB’in öncelikli hedefi eğitim müfredatı ve ders kitapları üzerinden iktidarın siyasal ideolojisinin öğrencilere aktarılmasıdır. Müfredat taslağının başlığının “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” olarak belirlenmiş olması bu tespitimizi doğrulamaktadır” dedi.

“MİLLİ VE MANEVİ’ ÖĞELER VE REFERANSLARLA DONATILMIŞ BİR MÜFREDAT TASLAĞI HAZIRLANMIŞTIR”

Dilek Çakman, ders kitaplarında yüzde 35 oranında ‘sadeleştirme’ yapıldığı iddiasıyla doğrudan bilim, tarih, felsefe ve sanat derslerinin hedef alındığını belirterek;  “Ülkeyi ve gelecek nesilleri yakından ilgilendiren eğitim müfredatı gibi bir konuda, eğitim müfredatının siyasal ve ideolojik olarak iktidara yakın çevrelerin müdahalesiyle içerik olarak daha da geriye götürülmesi, bilime, laikliğe ve aydınlanma düşüncesine karşı adeta bayrak açılması söz konusudur. Ders kitaplarında yüzde 35 oranında ‘sadeleştirme’ yapıldığı iddiasıyla doğrudan bilim, tarih, felsefe ve sanat derslerinin hedef alındığı görülmektedir. Bazı derslerde ünite ve kazanım sayılarının azaltılarak ‘tek din, tek mezhep ve tek kimlik’ üzerinden ağırlıklı olarak hem ‘dini’, hem de ‘milli ve manevi’ öğeler ve referanslarla donatılmış bir müfredat taslağı hazırlanmıştır.

“TEK DİN, TEK MEZHEP’ YAKLAŞIMI DİKKAT ÇEKMEKTEDİR”

Müfredat taslağında Türkiye’de yaşayan farklı kimlikler, inançlar ve kültürler genellikle ya hiç görünmez kılınmış ya da ‘karşı tarafta’ gösterilmiştir. Eğitim müfredatında 12 Eylül darbecilerinin izinden gidilerek Türk-İslam sentezinin benimsenmiş olması ve ‘tek din, tek mezhep’ yaklaşımının daha da belirgin hale getirilmiş olması dikkat çekicidir.” İfadelerine yer verdi.

“FELSEFE VE BİLİM DERS SAATLERİ AZALTILMIŞ”

Geçtiğimiz yıllar içinde eğitim müfredatına yönelik bilim dışı müdahalelerin arttığını ifade eden Çakman; “Felsefe ve bilim ders saatleri azaltılmış, beden eğitimi, resim ve müzik ders saatleri azaltılarak yerine din dersleri getirilmiştir. Otizmli ve zihinsel engelli çocuklara yönelik zorunlu din dersi getirilmesi, okul öncesinde ‘manevi değerler’ seminerleri verilmesi, yine okul öncesi, ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin camilere götürülmesi, din eğitiminin fiilen okul öncesine ve kreşlere kadar indirilmesi gibi uygulamalar ilk akla gelen düzenlemelerdir.” Açıklamasında bulundu.

“DÜŞÜNMEYEN, SORGULAMAYAN NESİLLER YETİŞTİRMEK AMACIYLA HAZIRLANMIŞ”         

Dilek Çakman, MEB’in ‘yeni müfredatı’nın, düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen nesiller yetiştirmek amacıyla hazırlandığına dikkat çekerek; “MEB’in ÇEDES ve benzeri projeler ve protokoller üzerinden eğitim sistemi içine faaliyet alanı açtığı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanı sıra iktidarla ekonomik ve siyasal bağları olan dini vakıf ve cemaatler tarafından okullar, yurtlar, kurslar vb üzerinden doğrudan iktidar desteği ile tıpkı bir örümcek ağı gibi bütün eğitim sistemini kuşatmış durumdadır. Yeni müfredat değişiklikleri okullar başta olmak üzere eğitim sisteminde yaşanan dinselleşme kuşatmasının en son ve en tehlikeli aşamasını oluşturmaktadır. MEB’in ‘yeni müfredatı’, düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen nesiller yetiştirmek amacıyla hazırlanmıştır. Müfredat değişikliklerini sadece pedagojik açıdan eleştirmek, ders kitaplarında yapılan değişiklikleri eğitim biliminin temel ilkeleri üzerinden ele almak doğru değildir ve yeni müfredata yönelik eleştiriler sadece pedagojik değil, aynı zamanda siyasal bir nitelik taşımak zorundadır.” şeklinde konuştu.

“LAİKLİK VE BİLİM KARŞITI YENİ MÜFREDATI REDDEDİYORUZ”

Eğitim Sen olarak eğitim müfredatı olmaktan çok siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerini gözeten, laiklik ve bilim karşıtı yeni müfredatı reddettiklerini dile getiren Çakman; İktidarın istediği insan modelinin ne denli çağın gerisinde ve bilimsel gerçeklerle örtüşmediğini, eğitim alanında sicilinin ne denli bozuk olduğunu biz 4+4+4 sürecinden biliyoruz. Bireycilikle, milliyetçilikle, dini ve milli değerler ve rekabet ile yoğrulmuş, bilimsel, sanatsal, estetik açıdan sığ, büyük ölçüde dini kural ve referanslara dayanan bir dilin kullanıldığı yeni eğitim müfredatının öğrencilerimize verebileceği hiçbir şey yoktur. Eğitim müfredatı çocuk ve gençlerin çok yönlü gelişimlerine hizmet edecek, laik ve bilimsel bir içerikte olmak zorundadır.  Dolayısıyla çocuklarımızın eğitiminde telafisi güç olumsuzluklar yaratacak bu müfredat değişikliği kabul edilemez. Eğitim Sen olarak eğitim müfredatı olmaktan çok siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerini gözeten, laiklik ve bilim karşıtı yeni müfredatı reddediyoruz.” Dedi.

Editör: Ahmet İshak GÜLEN